Mısır Məmlükləri hansi dili danışırdılar?
Dünən, 09:54

Günümüz tarih bilimi, Mısır Memlüklerinin etnik kökeni konusunda hâlâ kesin bir görüşe ulaşabilmiş değil. Bu konu etrafındaki görüşler oldukça geniştir. Farklı platformlarda Memlükler kimi zaman homojen bir topluluk olarak Türk, Kıpçak, Gürcü, Çerkes, Yunan veya Bizans kökenli olarak tanımlanır. Bunun nedeni, orta çağda Doğu’da “memlük” (mamlûk), “gulyam” ve “turşka” gibi adlarla anılan, esirlerden oluşan paralı asker birliklerinin yaygın olmasıdır. Bu bağlamda, Memlüklerin tarihini anlamak için tarihî, antropolojik ve dilbilimsel kaynaklara başvurmak gerekir. O dönemde doğu tipi savaşçı birliklerinin ağırlıklı olarak Türklerden oluştuğunu göz önünde bulundurursak, Memlüklerin tarihine kısa bir bakış faydalı olacaktır.
Öncelikle tarihî kayıtlara baktığımızda, paralı askerlerin Mısır Memlüklerinden çok daha önce doğuda ve batıda ortaya çıktığını görürüz. Göçebe savaşçı kabileler ilk olarak Çin hanedanları, Batı Roma İmparatorluğu ve Persler tarafından dikkatle izlenmiştir. Türk halklarının temsilcilerinden oluşan birlikler de böyle ortaya çıkmıştır. Çin’in sınır birliklerini Hunlar oluşturmuştur. Araplar ve Bizans arasındaki savaşlarda paralı Türkler, Bulgarlar ve Savirler iki tarafın da hizmetinde yer almıştır. Bu birlikler Arap ülkelerinde “gulyam”, Bizans’ta “katafraktariya” olarak anılmıştır.
Orta Çağ’da Peçenekler ve Kıpçaklar Bizans ve Macaristan’da görev yapmıştır. Ayrıca Kiev Rus’ta torklar, berendeler, kara kalpaklar (çernıy klobuki), kovuyler ve “yabani” polovtslar (Kumanlar, Kıpçaklar), Macaristan ve Bulgaristan’da Peçenekler, Polovtslar ve Aslar, Gürcistan’da Kıpçaklar ve Alanlar bu görevleri üstlenmiştir.
Doğdukları topraklardan uzak kalan bu topluluklar, uzun süre kendi dillerini ve geleneklerini unutmadılar. Altın Orda’nın çöküşüyle Kuman-Kıpçak konfederasyonu tamamen dağıldı. Kuzeydoğu Avrupa’yı uzun süre mesken tutan Kuman-Kıpçaklar, Moğol istilasına kadar bölgedeki diğer Türkçe konuşan kabilelerle etnik bir birlik oluşturmuştu. Bu dönem, Polovts kabilelerinin batı konfederasyonu kurmaya başladığı döneme denk gelmektedir.
Bu paralı birlikler başka topraklarda yerleşip iktidarı ele geçirdiklerinde kendi düzenlerini kurdular. Bu, Çin’in Tang hanedanında, Perslerin Safeviler, Karahanlılar ve Afşar hanedanlarında, Arap Halifeliğinde (Türk Memlükleri), Hindistan’daki turşka Memlüklerinde ve Gaznevi hanedanlarında görülmüştür. Ayrıca Gürcistan, Macaristan, Bizans ve Rusya’da sultanların özel muhafız birliklerini oluşturmuşlardır.
Mısır Memlükleri 1244 yılında Sultan Baybars’ın komutasında Haçlılar ve Suriyeli yöneticilere karşı zafer kazanmıştır. 1250’de Eyyubîler tahtan indirilmiş ve Memlükler Mısır’da yaklaşık üç yüzyıl boyunca hüküm sürmüştür.
Arap Halifeliği doğuda etkisini kaybetmeye başladığında, Türk ve Berberi paralı askerlerden oluşan kalıcı bir muhafız birliği kurmak zorunda kalmıştır. Bu birlikler “gulyam” olarak adlandırılmıştır. Halif Mutasım sayesinde Türk kökenli Memlük Ahmet ibn-Tulun Mısır’da vali olmuştur. Fatımîler döneminde Memlükler, Bährîler (Nil adalarındaki Türkler) ve Burcîler (Sudan ve Berberi kökenli) olarak ikiye ayrılmıştır.
Bährîler miras yoluyla iktidarı sürdürmüş, Burcîler buna izin vermemiş ve eski Türk sülâle sistemi benzeri bir düzen kurmuştur. Bu birliklerin büyük kısmı Kırım ve çevresinden gelmiş, Batı ve Doğu Türk halklarını temsil etmiştir.
En önemlisi, Mısır Memlüklerinin kendi dilleri, yani etnik bir unsur olarak, Kıpçak grubu Türkçesi olmuştur. Araştırmalar, o dönemde Memlükler ve yöneticilerin arasında, devlet ve askeri işlerde kullanılan dilin Kıpçak dili olduğunu göstermektedir. Bu, Kaşgarî Mahmud’un “Divânu Lügati’t-Türk” eserinde de desteklenmektedir.
Mısır Memlükleri arasında yazışmalar, resmi belgeler ve edebiyat Kıpçak Türkçesi ile yapılmıştır.
Örnekler arasında, Paris’teki “Hüsrev-Şirin” destanı (1383) ve Saif Sarani’nin “Gülistan bit-Türkî” eseri sayılabilir.
“İskendername” şiiri de XIV. yüzyılda Kıpçak unsurlarıyla yazılmıştır.
Buna göre, Mısır Memlükleri Arap dünyasında yaşamış olsalar da, kendi aralarında ve resmi yazışmalarda Kıpçak grubuna ait Türkçeyi kullanmışlardır. Bu dil birliği, Mahmud Kaşgarî’nin döneminde küçük farklılıklar dışında günümüze kadar devam etmiş ve çeşitli Türk halklarının birbirini anlamasında kolaylık sağlamıştır.
Uzun yüzyıllar boyunca Avrasya’nın devasa coğrafyasında Attila İmparatorluğu, Avar Kağanlığı, Birinci ve İkinci Türk Kağanlıkları, Büyük Bulgarlar, Hazar Kağanlığı, Peçenekler, Desht-i Kıpçak ve Altın Orda gibi Türkçe konuşan büyük birlikler hüküm sürmüştür. Bu etnik adlar değişse de, halkların dili büyük ölçüde korunmuştur. Bu bağlamda, Mısır Memlükleri arasında yer alan çeşitli Türk halkları da kendi dillerini beraberlerinde getirmiştir.
Antropoloji ve onomastik çalışmalar, Memlüklerin isimleri üzerinden etnik kökenlerini doğrulamaktadır. Araştırmalar, Kıpçak ve Oğuz kökenli isimlerin yoğun olduğunu, bu isimlerin Türk savaşçı kültürüne özgü anlamlar taşıdığını göstermektedir. Örneğin; Kılıç, Hançer, Sanjar, Elbuz, Tokmak, Kutuz, Yarbaş gibi isimler sıkça kullanılmaktaydı. Ayrıca hayvan isimlerinden türetilmiş isimler de yaygındı.
Türkler, bir çocuğa verdiği adın geleceğini de şekillendirdiğine inanırdı; bu isimler bir tür koruyucu veya güç simgesi olarak görülürdü. Memlükler arasında da bu gelenek devam etmiştir.
Orta çağda Mısır’da Türkçeyi incelemeye dair birçok el yazması üretilmiştir:
“Mukaddimet-ül-Adab” (XII. yüzyıl)
Arap-Fars-Türk-Moğol sözlükleri
Cemaleddin et-Türkî’nin “Al-Kavanin al-Kulliyeli Daft al-Lugat it-Türki”
“Bulgatul Mushtag” (XIV. yüzyıl)
Ash-Shuzur az-Zahabiya fi al-Lugat it-Türki (XV. yüzyıl)
Ayrıca 1245 yılında Mısır’da derlenen ve 1894’te M. T. Houtsma tarafından yayımlanan bir sözlük, Arapça olarak yazılmış “Kitab al-Idrak li Lisan al-Atrak” adlı gramer kitabı Memlük-Kıpçak dili hakkında bilgi vermektedir.
Sonuç olarak, Mısır Memlüklerinin dili, modern Kazak, Kumuk, Karaçay-Malkar, Tatar, Başkurt, Kırım Tatarı, Nogay ve Kırgızların konuştuğu Kıpçak grubu Türkçesidir. Memlükler döneminde Türklerin dili, Kaşgarî Mahmud’un sözlüğünde belirtilen küçük farklılıklar dışında, büyük ölçüde tek bir dil olarak varlığını sürdürmüştür. Bu dil birliği, XX. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiş ve Türk halklarının birbirini rahatça anlamasını sağlamıştır.
Kaynaklar:
1. Bosworth, C.E. The New Islamic Dynasties: A Chronological and Genealogical Manual. Edinburgh University Press, 1996.
2. Tizengausen, V. Materials on the History of the Golden Horde. Moscow-Leningrad, 1941.
3. Kaşgarî, Mahmud. Divânu Lügati’t-Türk. 1072.

